ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Genel Kurul Konumalar > Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerinde konuşması
11.03.2010

Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerinde konuşması

MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı, günün ihtiyaçlarına göre üretici ve hal komplekslerinden oluşan sebze ve meyve sektörüne birtakım yenilikler getirmekle birlikte, bazı sakıncalı hususları da içermekte olup ilgili kesimlerin endişelerini tam olarak giderememiştir. Kayıt dışılığın daha da aşağıya çekilmesi, sebze ve meyvelerin satıldığı hal ve açık pazarların daha çağdaş ölçüler içinde faaliyet göstermesi, tüketiciye kadar uzanan zincirde ek standartların getirilmesi gibi birtakım düzenlemeler getireceği ifade edilen söz konusu tasarı, üretici, hal esnafı ve belediyelerin haklı pek çok endişesini maalesef giderememiştir.

Bu tasarıya ilişkin ayrıntılara geçmeden önce, konunun önemine ve ilgisine binaen, bazı hususları huzurlarınızda arz etmek istiyorum: Kanun tasarısına ilişkin eldeki resmî veriler kullanılarak paylaşılan bilgilere göre, ülkemizde 2008 yılı sebze üretimi miktarı yaklaşık 27 milyon ton, meyve üretim miktarı ise yaklaşık 15,6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Üretilen sebze ve meyvenin yaklaşık yüzde 5'i ihraç edilebilirken yüzde 95'i ülke içerisinde kalmaktadır. Bu miktarın yaklaşık yüzde 25'i ise tüketim merkezlerine ulaşamadan pazarlama sürecinde zayi olmaktadır. İç pazara sürülen sebze ve meyvenin yaklaşık yüzde 30'u toptancı hallerinde işlem görmekte, kalan kısmı ise hiçbir kayda girmeksizin pazarlanmaktadır. Resmî rakamların ortaya koyduğu bu bilgilere göre, tahıl, yağ ve endüstri bitkileri ile diğer bağ bahçe ve tarla ürünleri dâhil edilmese bile, Türkiye iklimiyle, toprağıyla, suyuyla âdeta bir besin deposu konumundadır. Bütün imkânsızlıklara rağmen, çalışkan insanımızın, üreticimizin, üretkenlikte son derece mahir ve hırslı olduğu gözükmektedir. Sadece sebze ve meyve üretim toplamına bakacak olursak, 73 milyonluk Türkiye'de kişi başına üretim yaklaşık 600 kilogramdır.

Sayın milletvekilleri, işte, böyle bir tablo içerisinde, bazı detaylara dikkatinizi çekmek istiyorum: Sebze ve meyvedeki üretim toplamımızın bugün sadece yüzde 5'ini ihraç edebiliyoruz yani üretiyoruz ama satamıyoruz. İçeride kalan yaklaşık 40 milyon ton sebze ve meyvenin yüzde 25'i olan 10 milyon tonu ise heba olmaktadır. Yani üretiyoruz ama emeğimiz de paramız da ziyan oluyor. Dışarıya satılamayan 40 milyon ton sebze ve meyvenin üçte 2'si olan 26 milyon tonu kayıt dışı olarak işlem görmektedir. Yani üretiyoruz ama örtülü olarak, gizli ve denetimsiz bir şekilde satıyoruz. Özetle, satamıyoruz, israf ediyoruz, kontrolsüz ve sağlıksız bir şekilde resmiyetten kaçıyoruz. Netice itibarıyla, milyonlarca üreticinin, esnafın, pazarlamacının, işletmecinin yer aldığı dev bir sektörde insanlarımızın alın teri, parası, pulu göz göre göre kaybediliyor. Bu bakımdan, çiftçiyi destekleyen, tarladan, bahçeden, son tüketiciye kadar uzanan zincirin halkalarında kaçağa izin vermeyen ama mükelleflerle barışık, ihracatı ise özendiren ve teşvik eden bir sistemin hayata geçirilmesi lazım gelmektedir.

Değerli arkadaşlar, özetle şunu demek istiyorum: Bu alandaki fotoğrafı bir bütün olarak ele alıp, buna göre çağın gereklerini gözetecek bir şekilde, nerede, neyin, ne zaman, nasıl yapılacağını bilmemiz ve uygulamamız ve buna göre de bir düzenleme getirmemiz gerekmektedir. "Ben yaptım, oldu bitti." mantığıyla hiçbir yere varamayız. Dolayısıyla, tarlasına tohum ekemeyen çiftçiyi, bağına, bahçesine gübre atamayan, pazara ulaşamayan üreticiyi, deposu mazota hasret kalan nakliyeciyi, vergisini veremeyen komisyoncuyu, kur baskısı altında ezilen ihracatçıyı, umudu tablasıyla sınırlanmış esnafı, her geçen gün alım gücü daha da azalan son tüketiciyi dinlemeden, onları anlamadan -düşünce ve gerekçe ne kadar halis olursa olsun- yapılacak her düzenleme, var olan sorunları ötelemekten ya da daha karmaşık hâle getirmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce de ifade ettiğim rakamlar ışığında, bizim, mevcut üretimi dahi gereği gibi değerlendiremediğimiz net bir şekilde ortada durmaktadır. Bu durumda, mevcut potansiyeli dikkate alarak tarladan son tüketiciye, yine tarladan gümrük kapısına kadar her kademenin ihtiyaç ve sorunlarına gerçekçi bir yaklaşımı öngören, biriken ve artan sorunların en kısa sürede çözümünü amaçlayan bir modeli hep birlikte geliştirmemiz şarttır.

Diğer taraftan, ülkemizin sahip olduğu tarımsal üretim potansiyeli ise bilinmektedir ki mevcuttan çok daha fazladır. Sorunun temeline inersek, öncelikle üretimin önündeki engellerin kaldırılması gerekmektedir. Yani üreticiye daha ucuz tohum, fide ve fidan temini ile gübre, ilaç, akaryakıt, elektrik ve sulama gibi girdiler üzerindeki maliyetlerin de mutlaka aşağı çekilmesi icap etmektedir. Üretici ile son tüketici arasındaki aracı sayısının azaltılmasının yanında, küresel sermaye ve kartellerin, üretici ve sektör esnafını insafsızca haksız rekabetle boğmalarına da meydan verilmemelidir.

Diğer taraftan, nakliyecinin memnun hâle getirilmesi, esnafın vergi yükünün hafifletilmesi, tüketicinin alım gücünün yükseltilmesi ve ihracatı tıkayan bürokrasinin basite indirgenmesi de mutlaka gerçekleştirilmelidir ve hepsinden önemlisi, güvenli gıda üretimi ve sebze ile meyvelerin son tüketiciye kadar yolculuğunda geçen her evrenin yine güvenli hâle getirilmesi ve bunun devamının sağlanması hayati önem taşımaktadır.

İşte, bütün bunları tek kare bir fotoğraf içinde gören bir sistem hayata geçirilmez ise, iyi niyetle, Meclisimizden toplumumuzun faydası için çıkartmaya çalıştığımız bu ve benzer kanunların hiçbir önemi olmayacak ve hedeflenen fayda da sağlanamayacaktır. Ancak, bütün bu gerçeklere rağmen, Milliyetçi Hareket Partisi olarak yapıcı ve sorumlu muhalefet anlayışımız çerçevesinde, görüşmekte olduğumuz bu tasarıya elimizden geldiği ölçüde bütün samimiyetimizle katkı sağlayıp destek olmaya çalıştık. Komisyon görüşmelerinde, ilgili sektör temsilcilerinin mağduriyetinin önlenebilmesi ve daha kolay bir şekilde pratik uygulamaların önünün açılabilmesi için, önemli gördüğümüz hususlarda, önergelerle tasarıya gerçekten de sahip çıkmaya çalıştık. Özellikle alt komisyonda görev yapan arkadaşlarımız, hemen hemen sektörün bütün taraflarını dinlemek suretiyle yoğun bir çalışma yaparak önemli düzenlemeleri de gerçekleştirdiler. Buradan kendilerine teşekkür ediyorum.

Ancak, maalesef, iyi niyet ve samimiyetle hem üretici hem hal esnafı hem de tüketicilerin faydasına olacağına inandığımız pek çok önergemiz, yine iktidar taassubundan kurtulamayan ve "Her şeyi en iyi biz biliriz." anlayışıyla hareket eden Hükûmet tarafından kabul görmemiştir. Dolayısıyla, bugün ülkemizin ihtiyaç ve sorunlarına siyasi taassup penceresinden bakma alışkanlığından kurtulamayan "Önce ülkem, sonra partim, sonra ben." yerine "Önce ben, sonra yakınlarım, daha sonra da partim." diyen bir anlayıştan, üreticinin, esnafın, ihracatçının, tüketicinin sorunlarına gerçekçi ve önerilere açık bir bakış açısı kazanmak tek kelimeyle beyhudedir. Beyhudedir çünkü Milliyetçi Hareket Partisi olarak, az önce de ifade ettiğim gibi, bugüne kadar ülkemizin ve milletimizin pek çok sorunuyla ilgili çok sayıda önerge sunup teklif verdiğimiz hâlde ne yazık ki bunların hemen hemen hiçbirisi AKP tarafından dikkate alınmamıştır. (MHP sıralarından alkışlar)

İşte, bu anlayış, kendisinden başkasını yok sayan, başkasının görüş ve düşüncesine tahammül edemeyen bir zihniyetin tezahürüdür ki Türkiye'nin önündeki en büyük engellerden birisi de budur. Sorunların çözümüne dair samimiyeti olmayan bu anlayış, ne acıdır ki kurumlar arası çatışmadan medet ummakta, insanlarımızın manevi duygularını ve dinî hassasiyetlerini siyasi rant alanı olarak görmekte, kutuplaşmayı ve ayrışmayı ise zenginlik olarak kabul etmektedir.

Oysa bizler, Milliyetçi Hareket Partisi mensupları olarak, kimden gelirse gelsin, sorunları çözüm amacı güden her türlü teklifi değerlendirmeyi, aziz milletimizin bizlere verdiği kutsal sorumluluğun gereği olarak gördük ve bundan sonra da görmeye devam edeceğiz.

İçeriden ve dışarıdan gelen her türlü saldırı ve dayatmalara karşı bin yıllık kardeşliğimizi bozdurmamanın onurlu mücadelesini veren bizler, millî hassasiyetlerimizle örtüşmeyen ve temel konularda çok büyük farklılıklarımız olan AKP İktidarının Meclise getirdiği bu ve benzer kanun tasarılarını, sorumluluk anlayışımızın omuzlarımıza yüklediği kutsal bir görev içerisinde değerlendirmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce dile getirmeye çalıştığım hususlar çerçevesinde yeniden tasarıya dönecek olursak, etkili bir kamusal denetleme yapılamadığı takdirde bu yasanın hiçbir anlamının olamayacağı gayet açıktır. Yaş meyve ve sebzenin pazarlama sürecinde üreticiden tüketiciye fiyatların yüzde 100 ile yüzde 300 arasında artış göstermesi ve çoğu zaman anormal yükselmesi, sebze ve meyvelerin hallere girme mecburiyeti veya hal komisyonlarının yüksekliğinden ziyade, fiyatları belirleme gücüne sahip olan kesimin denetim altına alınamamasından kaynaklanmaktadır.

Bu tasarıda gerek hal esnafının gerekse diğer ilgili kesimlerin bazı şikâyet ve endişeleri, maalesef, tam olarak giderilememiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biz, tasarının pek çok maddesinde bu şikâyet ve endişeleri giderecek önergelerle katkı sağlamaya çalışıyoruz ama üzülerek görmekteyiz ki AKP Grubu, bu samimi tekliflerimizi dinleme zahmetinde bile bulunmadan, otomatik el kaldırma ve indirme yöntemiyle, her zaman olduğu gibi, reddetmekten vazgeçmemektedir. Her şeye rağmen, bu bölümün maddelerinde de, sektörün faydasına olacağına inandığımız, katkı sağlayıcı önergelerimizi sunmaya devam edeceğiz.

Son söz olarak: Tasarının, ilgili tarafların dinlenerek, istişare edilerek, üreticilerimizin, tüketicilerimizin, esnaf ve ihracatçılarımızın beklenti, ihtiyaç ve taleplerini göz önüne alacak şekilde, verilen önergelerin dikkate alınarak düzenlenmesinin daha hayırlı olacağını bir kez daha hatırlatıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.


,